Mesela herkesin bir kırmızı çizgisi vardır. Bam teli…

Ama sarı çizgilerini fark etmez insan.

Oysa sarı çizgiler insanı yaşamla ölüm arasında tutar. Canlı kılar. Özgürlük, özgünlük, heyecan, heves, korku, hayal, gerçek… Her şey o sarı çizgidedir.

Ben sarı çizgiyle ilk kez bir metro istasyonunda tanıştım. Onunla oyun oynamak istedim, annemim tüm gücüyle elimi sıkmasıyla bir adım geri attım. “Sarı çizgi geçilmez, tehlikeli” dedi. Nasıl? Nasıl tehlikeli olabilirdi ki? O gün istasyonda benim gibi meraklı bir çocuk daha vardı, onu da istasyon görevlisi uyardı. “Sayın yolcularımız kendi iyiliğiniz için lütfen sarı çizgiyi geçmeyin.” dedi. Uyarıyor muydu, acındırıyor muydu anlamamıştım. Çocuğun yanında annesi yoktu. O istifini bozmadı. Oynamaya devam etti sarı çizgiyle. Dört döndü etrafında. İstasyon görevlisi bu kez çıkageldi. Tüm heybetiyle “Kime diyorum ben” dedi ve çocuk önce bir adım geri attı. Bir süre görevlinin ardından baktı ve sarı çizgiyi geçmeden üzerinde yürümeye başladı. Buna kimse itiraz edemezdi, o, sarı çizgiyi geçmiyordu ki? Sadece içinde bulunduğu anı yaşıyordu.

Sarı çizgilerde yürümeyi o çocuktan öğrendim ben. “Sarı çizgiyi geçmeyin.” kuralına uyan milyonlarca insandan biri olabilirdim oysaki. Kural yahu. Sorgulamaya gerek yok. Sistem sana buyurmuş bir kere, kurala uymazsan ceza alırsın. Ceza almak istemeyen kurala uyar. Toplumun tu kakasından kaçan sarı çizgilerden de kaçar. Oysa sarı çizgilerden yürümeyi seçenler toplumla barışır ve kendi kurallarını koyarlar. Her insanın içinde var olan bir potansiyeldir bu aslında. Kimi çocukken tanışır, kimi ömrünün farklı bir baharında… Ama evet, sarı çizgilerle baharda tanışır insan…

Bu baharda sarı çizgilerinizle tanışmanız dileklerimle…

Ana Fotoğraf Kaynak: Unsplash – Kerrie Defelice